Bundan sanıyorum üç ay önce sosyal medya hesabımdan söz uçar yazı kalır misali bir paylaşım yapmıştım..(Merak edenler Facebook profilimden bakabilirler)
Altılı Masa, başlarda iktidara muhalif kişilerce büyük umutların bağlandığı bir ortaklık gibi görünse de aslından temelinde dillendirilmeyen çok aykırı görüşler seçime yakın bir süreçte, yani işlerin ciddiye bindiği bir anda ortaya çıkacaktı ve öyle olmaya da başladı. Her ne kadar Kılıçdaroğlu masayı son ana kadar elde tutmak için ( yada olacakları görebilmek için) sempatik ve ılımlı olmaya da çalışsa da aday belirleme noktasında sarpa saracağı zaten belliydi. Bunun için siyaset uzmanı olmaya ya da ahkam kesmeye gerek yok.
Türkiye’de siyaseti sadece bir entelektüel faaliyet olarak görenlerin, seçmenle ilgili fikir ve tanımları sahici olmayanların yok saymasıyla değişmiyor bu gerçekler.
“6’lı masaya gereğinden fazla anlam yüklemeyelim. Burada oturan siyasi partilerin belli konularda anlaşması mümkün olsa da, dünyaya bakışlarındaki farklılık dikkate alınmalı.” dedikçe, bu eleştirileri ciddiye almayanlar, şimdi olup biteni ilk kez duyuyor gibi davranıyor.
İYİ Parti’nin CHP’ye gösterdiği sert tepki, HDP sözcüsünden gelen ve doğrudan Meral Akşener’i hedef alan ağır sözler, buradaki hasarın kolayca giderilemeyeceğini gösteriyor.
Akşener, Gürsel Tekin’in sözlerini CHP’nin görüşü olarak değerlendirdi. CHP lideriyle arasında şu ana kadar bu durumu tamire yönelik bir temas da gerçekleşmedi.
Asıl mesele, adaylık konusundaki görüş ayrılığı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti tarafında kabul görmemesi.
Bu tartışma zemini, ayrı adaylar üzerinden seçime gidilmesinin kapısını aralar mı?
En azından ilk tura yansıyan bir ayrışma olur mu?
Bunların cevabını almak için artık geriye sayım başladı.
KİMSEYE İNANDIRICI GELMEYEN HİKAYE
Mesela siyasetçilerin sabah akşam bakıp durduğu anketlerin önemli bir bölümü şunu söylüyor. Ortaya çıkacak yeni parlamentoda, mevcut sistemi değiştirmeye yetecek bir çoğunluk mümkün değil.
Peki bu gerçeğe rağmen, toplumun önüne şu ana kadar sunulan en temel tezin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” olması ne anlama geliyor?
Bu ısrar karşılık buldu mu?
Cevabı gayet açık. Muhalefetin ortaya koyduğu bu hedef, toplum tarafından inandırıcı bulunmadı. Kampanya diliyle söylersek, bu hikayeyi satın almadı.
Sistemin değişmesi gerektiğine inanan seçmenin de algısı bundan farklı değil.
Toplumun geniş kesimlerinde seçime hangi adayla gidileceği sorusu bir merak ya da magazin konusu değil.
Bunca iddiaya kimin liderlik edeceğini görmek istiyor insanlar.
2014 ve 2018’deki sürprizlere benzer bir aday ihtimalinden de rahatsız oluyorlar.
Muhalefetin stratejisini oluşturan siyasi akıl, liderlik konusunu önemsiz, kolayca çözülecek bir konu olarak ortaya koydukça, dünyanın ve bölgenin içinde bulunduğu büyük krizlerin de etkisiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderlik avantajı bu sayede yerini önemli ölçüde koruyor.